‘Anne olduktan sonra hayatım da değişti’ diyen güzel oyuncu Akasya Asıltürkmen, şirin kızı Pera ile olan annelik serüvenini bizlerle paylaştı…
Fotoğraflar: Studio Sponeck
Güler yüzlü, sempatik, kendine has bir duruşu olan güçlü bir kadın, bir anne… Biraz çılgın, açık sözlü… ‘Kesinlikle rahat bir anneyim ve rahat olunca daha az anne olmuyorsun, bunun da bilincindeyim’ diye oldukça net özetliyor Akasya Asıltürkmen nasıl bir anne olduğunu…
Kızı Pera mı? Dünya tatlısı… Kıvır kıvır saçları annesinin kopyası olan Pera, 3 yaşında bir kız çocuğundan beklenmeyecek olgunlukta, oldukça uyumlu bir çocuk… Çekimler için bir araya geldiğimizde bizi gülücüklerle karşıladı ve kamera karşısında ne istiyorsak profesyonelce yaptı…
Akasya Asıltürkmen ile hayata, anneliğe, Pera’ya, yeni planlarına dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik… Keyfini çıkarın!
Akasya, annelik ile ilgili sorulardan önce en başa dönüyorum… Pera sürpriz bir bebek miydi? Yoksa artık anne olmanın zamanı geldi diye mi düşündün?
Pera kesinlikle sürpriz bir bebekti! Evlenmek üzereydik. Hatta aile hekimliğinden kan tahlillerimizin sonucunu bekliyorduk. Ben inançlı bir insanım. Biz aslında kendi aramızda dini olarak evlenmiştik bile. Ben tabii bundan bahsetmemiştim o aralar. Her kafadan bir ses çıkar diye insan artık temkinli davranıyor. 38 yaşındaydım, kimsenin onayını bekleyecek halim yoktu. Pera geldi, biz de çifte düğün yapmış olduk. Böylece kızım Galata kulesinin dibinde doğdu ve adı da Pera oldu.
Annelere tavsiyem; en iyi annelik yapabildiğiniz anneliktir. Kendinizi hırpalamayın!
Nasıl bir hamilelik geçirdin? Aşermelerin, mide bulantıların oldu mu?
İddia ediyorum, ben dünyanın en mutlu hamilesiydim. Pera’nın bebekliğini bile hamileliğim kadar özlemiyorum. Hayatımın en güzel dönemiydi. Aktif olarak çalıştım. Cildim, saçlarım mükemmeldi, dozunda kilo aldım. O yaz ilk defa bronzlaştım kendime göre. Hiç midem bulanmadı, hep gezdik, dolaştık. Sürekli spor yaptım ve 5,5 aylık olana kadar iki oyunda birden oynadım. O tempoya bir de ‘Akasya Ana’yı sığdırdım. Onlarca video çektim, Çok ama çok harika bir hamilelik dönemi geçirdim.
Kız çocuğun olacağını öğrendiğinde neler hissettin?
Biliyordum ya da hissediyordum diyelim. Nedense tuhaf bir şekilde akıştaydım ben ve ne olsa zaten kabul edecektim. Ama kabul etmeliyim ki kız çocuk erkek çocuğa göre daha kolay. Arkadaşlarımdan biliyorum. Ama tabii istisnalar vardır elbette. Çok gençken oğlum olsun isterdim. Şimdi hala ‘bir oğlum da olsa mıydı’ diye soruyorum kendime ama kim bilir? İki kız da olabilirdi. Neyse ki Pera hiç kardeş istemiyor. Bunu kesin bir şekilde dile getirdi. (Gülüyor)
Doğum nasıl gerçekleşti, normal mi sezaryen mi? Yaşadığın deneyimden de yola çıkarak annelere önerin ne olur bu konuda?
Ben 2004 senesinde çok büyük bir trafik kazası geçirdim. Çok şükür hiçbir sorunum yok ama kalçam birkaç yerinden kırılıp kaynadığı için normal doğurmam mümkün değildi. Böylece ben de çok büyük bir sıkıntıdan kurtulmuş oldum. Hiç kasmadan sürenin dolmasını ve sezaryen tarihini bekledim. Sonra tabii ki bu konuda bir sürü içerik çektim. Adı üstünde doğal doğum, normal doğum tabii ki en arzu edilen ama gerekli şartlar oluşmuyorsa çağımızda sezaryen çok iyi bir alternatif. Bebeği de, anneyi de koruyor. Bana kalırsa birazcık bir korku bile sezaryen tercih etmek için yeterli bir gerekçe ama birçok konuda olduğu gibi bu konuda da kadınların üzerinde büyük bir baskı var. Bu sebeple sezaryen doğun utanılacak bir şeymiş, başarısızlıkmış gibi görülüyor çoğu kadın tarafından. Diyelim ki sezaryen doğuma gireceksiniz en önemli tavsiyem epidural spinal anestezi ile açık bilinçle sezaryen. Bunun için de ameliyattan bir süre önce anestezistinizle mutlaka görüşün ve ne istediğinize emin olun derim.
Çok tuhafmış bu annelik. Bir yere giderken ‘oh yaaa’ diyeceğim sanıyorum ama hiç de öyle olmuyor. Kızım da olsaydı, o da görseydi diyorum.
Anne olduktan sonra hayatında neler değişti? Pera’dan önce Akasya ve Pera’dan sonra Akasya diye nasıl anlatırsın kendini?
Tabii ki her şey tamamen değişti. Değişmedi dersem zaten kim inanır? Benim için en güzel tarafı kendim için değilse bile Pera için her sabah o yataktan şevkle kalkıp hayatı çekip çevirmek. Bazen kafama göre rahat hareket edememek beni boğuyor, itiraf etmeliyim. Ben spontane olmayı seven biriydim. Aynı gün uçak bileti alıp seyahate giderdim. Evden bir çıkar, saatlerce geri dönmezdim. Uzun tatiller yapardım. Şimdi de geziyorum ama üçüncü gün Pera diye sayıklamaya başlıyorum. Sanki onsuz nefessiz kalacakmışım gibi. Çok tuhafmış bu annelik. Bir yere giderken ‘oh yaaa’ diyeceğim sanıyorum ama hiç de öyle olmuyor. Kızım da olsaydı, o da görseydi, tatsaydı diyorum. Ve bundan mutluluk duyuyorum.
Pera nasıl bir bebekti? Gazlı, uykusuz…
Pera’yı çekimlerde gördün zaten, ne kadar uyumlu olduğu dikkatini çekmiştir. Genellikle işbirlikçi bir yapısı vardır. Bebekken de öyleydi. Hiç uzun ağlama krizleri yaşamadı. Düzenli ve uzun aralıklı uyurdu, hala öyle. Gaz problemini de yok denebilecek kadar az yaşadık. Güler yüzlü ve iştahlı bir bebek sanırım her annenin rüyasıdır. Bu konuda benim rüyam gerçek oldu. Bağışıklığı da kuvvetli Pera’nın. Sadece bir iki soğuk algınlığı geçirdi. Bir kere ikimiz birden el-ayak-ağız hastalığı geçirdik. Onunki çabuk geçti ama ben mahvoldum. Ne biçim bir hastalıkmış o!
Emzirdin mi?
Sadece 6,5 ay emzirebildim. Sonra devam sütünü neredeyse üç yaşına kadar içti ve zaten ek gıdaya da başladı. Boyu posu yerinde, kilosu iyi, bağışıklığı da sağlam. Şimdiye kadar çok az hastalık geçirdik. Umarım da böyle devam eder. Tüm anneler gibi benim de hassas karnım emzirme meselesi ama üstesinden geldim sanki. Karşımdaki çocuğa bakarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Buradan annelere de tavsiyem; en iyi annelik yapabildiğiniz anneliktir. Kendinizi hırpalamayın.
Çalışan anneyi önce yasalar korumalı. Yoksa güzelim kariyerler bir çocuk sevdasına yitirilip gidiyor.
Çalışan bir annesin, oyuncusun… Ki bizim ülkemizde oldukça meşakkatli bir iş. Dengeleri nasıl tutturuyorsun?
Programlı hareket ederek. Tabii ki arada bir iki aksaklık oluyor ama artık modern çağda çalışan anne sayısı oldukça yüksek. Biz anneler bir şekilde çözüm buluyoruz. Aile büyük bir destek. Ama her zaman söylüyorum çocuk sadece annenin sorumluluğu değil. Babalar da taşın altına ellerini koyacaklar. Moderniz diyoruz ama şunun şurasında iki kuşak öncesi sadece ev hanımlarından oluşuyor. Anne evde durur, eve ve çocuklara bakar. İnanış bu ve emin olun daha bilinç altımızda evrimleşmemiz gerçekleşmedi. Belki bir devrim oldu ama evrim daha çok zaman gerektiriyor. Çalışan anneyi önce yasalar koruyacak. Yoksa güzelim kariyerler bir çocuk sevdasına yitirilip gidiyor. Bunun sorumlusu en doğal hakkını kullanan ve anne olmayı seçen kadın değil, toplum.
Günümüz çocukları bizden çok farklı tıpkı bizim de annelerimizden farklı olduğumuz gibi. Sence şimdiki çocukların şanslı ve şanssız olduğu durumlar neler?
En büyük şansları teknoloji çağı çocuğu olmaları. Bilgi adeta onlara akıyor. Ne isterlerse, ne öğrenmeyi amaçlarlarsa onu anında bulup yollarına devam edebiliyorlar. Bu çok büyük bir avantaj. Sokakta topaç çevirmiyorlar diye çocuklar için üzülecek değilim. Onlar uzayda yaşam tasarımları yapıyorlar, aikido ya da yogaya gidiyorlar, internet üzerinden enstrüman çalmayı öğreniyorlar.
Pera büyüyor… Nasıl bir karakteri var, beraber neler yapmaktan keyif alıyorsunuz? Belirli rutinleriniz var mı?
Ben de her gün hayretle izliyorum. Bir defa çok çabuk değişiyor. Kelime haznesi genişledikçe iletişimimiz güçlendi. Bize benzeyen tarafları yok değil ama kesinlikle nevi şahsına münhasır bir karakter. Konuyu değiştiriyor mesela konuşurken, benim beceremediğim bir şeydir. Zora gelemiyor. Yapamıyorsa ilgisi hemen başka yere kayıyor. Takmıyor. Sonra kendi kendine çözüyor ve devam ediyor. Ondan çok şey öğreniyorum. Kulağı çok iyi. Belki ilerde sanatçı olabilir ama ben bu konuda ısrarcı olmam. Hiçbir konuda olmayacağım gibi. Bir de kıyafet seçimi konusunda çok ısrarcı. Renk uyumu seviyor. Alıştığı kıyafetleri seviyor.
Dünyamızda çocuk yetiştirmek zor, kız çocuk yetiştirmek ise bizim gibi gelenekçi toplumlarda biraz daha zor. Toplumda ayakları üzerinde duran, güçlü bir birey, güçlü bir kadın olması yönünde Pera’ya verdiğin öğütler neler, ya da ileride nasıl öğütler vermeyi düşünüyorsun?
Kimsenin değil kendi hayatını yaşaması gerektiğini ona hatırlatırım. Öncelikle ayakları üzerinde durabilsin, sorumluluk alabilsin, vicdanlı olsun. Bunların hepsi de tam şu sıralar öğrenebileceği şeyler. Bir şeyi ağlayarak istediğinde ona sakince kendisini anlayamadığımı, ağlamadan anlatırsa söylediklerinin daha rahat duyulabileceğini söylüyorum. Ciddi aşama kaydettik bu konuda. Köpeğimiz Muni sayesinde de sevgiyi, paylaşmayı, hayvanlarla iletişimi öğreniyor.
Kesinlikle rahat bir anneyim ve rahat olunca daha az anne olmuyorsun, bunun da bilincindeyim.
Nasıl bir annesin? Kuralcı, rahat…
Kesinlikle rahat bir anneyim ve rahat olunca daha az anne olmuyorsun, bunun da bilincindeyim. Rahat anne demek rahat çocuk demek. Endişe sarmallarına girdiğimi fark ettiğim an silkelenip çıkıyorum o kafadan. Kendini unutmak bana göre değil. Bunun acısı da sonra çocuktan çıkıyor. Kurallarım tamamen düzenin işlemesi için gereken azami şeyler. Pera’ya net, kesinlikle şöyle olmalı diye koyduğum bir kural yok ama çok oyuncak almam, mızmızlanma sevmem, kaba kuvvet, başka çocuklara saygısızlık yapma gibi konularda anında uyarırım. Onun dışında iletişimine karışmam. Şeker, çikolata yiyebilir ama abartmadan. Sakınmam öyle şeyleri. Uyku saatleri arada kayabilir. Yemeğini yemezse zorlamam, acıkınca yer. Bunlar gibi rahatlıklarım var…
Hayatın yoğunluğunda daha sağlıklı bir birey olabilmemiz için bazen şarj etmemiz gerekir kendimizi. Anne olanlar çok iyi bilirler. Kendin için neler yapıyorsun, kaçış durakların var mıdır?
Ben işlerimin hepsini severek yapıyorum, bu sebeple çok da ekstra bir şeyler yaratmama gerek kalmıyor. Bazen iş icabı şehir dışına, gezilere gidiyorum. Onlar bana yetiyor. Muay Thai’ye başladım. Spor zaten nefis bir terapi. İki haftada bir de bakım işlerine zaman ayırırım, o da iyi gelir.
Youtube kanalında keyifli videoların var… Devam edecek mi? Yeni projelerin varsa bahsetmek ister misin?
YouTube benim için bir oyun alanı gibi. Hayatımı biriktirdiğim bir kumbara, deney yaptığım bir mecra. Başka şeyler de yapacağım. Üç kitabım vardı. Bitli Rapunzel, Koca Ayaklı Sindirella ve İstilacı Hansel ve Gretel. Bilinen masalları dönüştürüp içine bir kişisel gelişim hikayesi koymuştum. Şimdi o serinin devamı da yolda. Çok sevildi. Ve dördüncü kitabım ‘Kuş Ağacı’ da raflardaki yerini aldı kasım ayında. Şimdi onun lansmanı ve gösterisi yolda. Okuyucuyla ve seyirciyle buluşacağım için çok heyecanlıyım. Yeni oyunumuzun cast çalışmaları devam ediyor. Klasik bir fars oynayacağız. O da bu sezon ortasında çıkmış olur.
Ve son olarak anneliği birkaç cümle ile anlat dersem nasıl anlatırsın?
Yine ve her zaman dediğim gibi; en iyi annelik yapabildiğin anneliktir!